İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı şirketlerde, yaklaşık 23 bin çalışanı etkileyen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin sonuçsuz kalması nedeniyle işçilerin grevleri devam ediyor. Bu durum, özellikle İZELMAN, İZENERJİ ve EGEŞEHİR gibi şirketlerde görev yapan Genel-İş Sendikası’na üye çalışanları kapsıyor ve kentteki çeşitli hizmetlerin aksamasına yol açıyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, belediye yönetiminden yana bir tutum sergiledi. Özel, “Sonuçta sendikal örgütlenme bizim çok arkasında durduğumuz bir haktır.” diyerek söze başladı. İlerleyen bölümde, sendikal hakların kullanılmasına karşı herhangi bir karşıt görüş belirtmeyeceklerini vurguladı. Ancak Özel, toplumsal destek kaybının yaşanabileceği tehlikesine dikkat çekerek, “Bir yerde kantarın topuzunu kaçırdık mı?” diye sorguladı. “Haklılık zeminini kaybetmemek gerekiyor,” şeklinde bir uyarıda bulundu ve deneyimlerini aktararak, işçilerin taleplerinin destek görmesi gerektiğini ifade etti.
Özel, İzmir halkının kendi evlerinin önündeki çöpleri toplamasını “grev kırıcı” olarak nitelendirmenin yanlış olduğunu ifade etti. “Buradan kimse bize greve çıkmış işçiye laf söylememizi beklemiyor,” diyen Özel, hem işçilerin hem de belediye yönetiminin haklarına saygı gösterilmesi gerektiğinin altını çizdi. Belediye Başkanı’nın çöp toplama sırasında işçi yerine başka birini kullanmasının yasaya aykırı olduğunu belirten Özel, İzmir halkını eleştirmenin de haksızlık olduğunu vurguladı.
Özgür Özel, bu sürecin hassas bir süreç olduğunu ve CHP’nin örgütlenme özgürlüğünü teminat altına alan bir parti olduğunun altını çizdi. Nezaket ve kurallar çerçevesinde ilerlenmesi gerektiğini vurgulayarak, sonunda bir çözüm bulunacağının ümidini taşıdığını ifade etti. Böylelikle, hem işçilerin haklarının korunması hem de İzmir halkının hizmet almasının sürdürülebilmesi adına önemli adımlar atılması gerektiği de açık bir şekilde ortaya konmuş oldu.
Bu açıklamalar ve durum, kamuoyunda farklı tepkilere yol açarken, sendikal hakların korunması ile birlikte toplumsal desteğin önemini gözler önüne seriyor. Geçmişte yaşanan deneyimlerin ışığında, işçi hakları ve sosyal adaletin sağlanması adına daha dikkatli adımlar atılması gerektiği sonucuna varıldığı düşünülüyor. Özel’in bu konudaki tavrı, hem işçiler hem de kamu yönetimi açısından dikkate değer bir bakış açısı sunuyor ve İzmir’deki bu süreçteki gelişmeleri yakından takip etmek, gelecekte yaşanacak olası benzer durumlar açısından önemli bir ders niteliği taşıyor.