İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin (İZSU) resmi internet sitesinde yayımlanan verilere göre, İzmir kentinin günlük içme suyu ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayan Güzelhisar Barajı’ndaki su miktarı 96 milyon 780 bin metreküp olarak kaydedildi. Bu baraj, ayrıca sanayiye su temininde de kritik bir rol oynamaktadır. Ancak, geçtiğimiz yıl Temmuz ayında barajın doluluk oranı yüzde 76,72 iken, bu yıl aynı dönemde yaşanan kuraklık koşulları dolayısıyla barajda yaklaşık yüzde 17 oranında su kaybı meydana geldi. Bu durum, İzmir için ciddi bir su sıkıntısının habercisi olabilir.
İzmir’in su kaynaklarının durumu hakkında yapılan diğer değerlendirmelere göre, kentte bulunan diğer barajların güncel doluluk oranları da dikkate değer. Tahtalı Barajı, yalnızca yüzde 9,69 oranında doluyken, Balçova Barajı’nın doluluk oranı yüzde 35,97 olarak kaydedildi. Bunun yanı sıra Ürkmez Barajı’nın doluluğu yüzde 14,24, Gördes Barajı’nın ise sadece yüzde 0,08 olarak belirlendi. Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı ise yüzde 4,73 doluluk seviyesinde. Bu barajların düşen doluluk oranları, İzmir’in su kaynaklarının ne kadar kritik bir durumda olduğunu gözler önüne seriyor.
Özellikle Güzelhisar Barajı’nın yaşadığı su kaybı, İzmir’in tarımsal faaliyetleri ve sanayi için su temini açısından önemli bir tehdit oluşturuyor. Geçtiğimiz yıl ile karşılaştırıldığında bu yıl yaşanan kuraklık, önümüzdeki dönemde su kullanımıyla ilgili stratejilerin yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Uzmanlar, su tasarrufu ve alternatif su kaynaklarının değerlendirilmesi noktasında acil önlemler alınması gerektiğini vurguluyor.
Bu koşullar altında, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZSU’nun su yönetimi konusundaki yaklaşımlarının gözden geçirilmesi ve su kaynaklarının verimli kullanılması adına gerekli planlamaların yapılması bir zorunluluk haline gelmiştir. Kentte yaşanan su sıkıntısı, hem gündelik yaşamda hem de sanayi alanında büyük sorunlar yaratabilir. Uzmanlar, bu bağlamda uzun vadeli çözümler için Cumhuriyet tarihinde görülmemiş nitelikte su tasarrufu projelerinin hayata geçirilmesi gerektiğini belirtmektedir.
Sonuç itibarıyla, İzmir’deki su krizinin giderek derinleşmesi, hem yerel yönetimlerin hem de vatandaşların su konusunda daha hassas ve bilinçli davranmalarını gerektirmektedir. Bu bağlamda, İZSU’nun veri ve raporları, halkın su tasarrufu konusunda bilinçlenmesine yardımcı olacak önemli bir kaynak teşkil etmektedir. İzmir için hayati öneme sahip olan su kaynaklarının korunması ve yönetilmesi, gelecek nesiller için sürdürülebilir bir yaşam alanı oluşturulması açısından da kritik bir öneme sahiptir.