İstanbul’un Küçükçiftlik Parkı’nda geçtiğimiz günlerde düzenlenen Manifest konseri, dans ve gösteriler nedeniyle oluşturduğu etkilerle Türkiye gündemine oturdu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, konser etkinliğinde yaşanan olaylara bağlı olarak “hayasızca hareketler” ve “teşhircilik” iddialarıyla resen soruşturma başlattığını açıkladı. Bu bağlamda, Manifest Grubu’na yurtdışına çıkış yasağı talep edildiği bildirildi. Başsavcılığın yaptığı açıklamada, toplumun ortak edep, iffet ve ar gibi duygularının ihlali anlamında sergilenen hareketlerin, çocuklar ve gençler üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği vurgulandı.
Açıklamada, toplum kültürünün önemli bir parçası olan edep ve ahlâk değerlerinin korunması gerektiği belirtilerek, grubun hareketlerinin toplumsal normlarla bağdaşmadığı ifade edildi. Bu durum, özellikle konserin yetişkin olmayan bireyler üzerindeki olası etkileri açısından dikkate alınmakta ve kamu sağlığı açısından endişelere yol açmaktadır.
Manifest Grubu’nun yaşadığı bu tartışmalı durum, konser turnesinin bir parçası olan Erzurum’da da benzer bir olayla devam etti. Erzurum Büyükşehir Belediyesi, grubun sahneye çıkacak kıyafetleri nedeniyle konserin iptaline karar verdi. Yerel yönetim, grubun kostümlerini belediyeye uygun bulmadığı gerekçesiyle etkinliğe onay vermedi. Bu durum, grubun hayranları ve müzik severler tarafından büyük bir hayal kırıklığı ile karşılandı.
Manifest, resmi sosyal medya hesapları üzerinden bir açıklama yaparak, belediyenin kıyafet gerekçesi ile konserlerini engellediğini duyurdu. Ayrıca, Erzurum’daki hayranlarına hitaben “Erzurumlu Manifest dinleyicileri, sizleri seviyoruz” şeklinde bir mesaj paylaştı. Grubun bu yaklaşımı, kalabalık bir hayran kitlesiyle buluşma isteğinin yanı sıra, yaşanan iptal sürecine dair bir tepki niteliği taşımaktaydı.
Türkiye genelinde yaşanan bu olaylar, sanatçılar, medya ve toplum kesimleri arasında geniş bir tartışmaya yol açtı. Bir yandan, sanatçının ifade özgürlüğü ve toplumsal normlar arasında bir denge kurma gerekliliği öne çıkarken; diğer yandan, sanat eserlerinin toplum üzerindeki etkisi ve sorumlulukları sorgulanmaya başlandı.
Soyut edep ve ahlak anlayışlarının somut olaylar üzerinden tartışılması, yerel yönetimlerin sanata yaklaşımı ile birlikte, Türkiye’nin güncel sosyal ve kültürel dinamiklerini de gözler önüne seriyor. Sanat aktivistleri, bu tür yasakların sanatı kısıtlamak veya sansürlemek amacı taşıdığını söyleyerek eleştirilerde bulunurken, diğer kesimler ise toplumun değerlerine dair savunmalarını sürdürüyor.
Sonuç olarak, İstanbul’daki konserin ardından yaşanan gelişmeler ve Erzurum’da iptali gerçekleşen etkinlik, Türkiye’de sanat ve toplumsal normlar arasındaki çatışmaların yeni bir örneği olarak hafızalarda yer edecek gibi görünüyor. Bu durumun Türkiye’deki sanatçılara nasıl bir etki yaratacağı, önümüzdeki süreçte daha net bir şekilde ortaya çıkacaktır.